Tarih boyunca insanlık, hakikatin izini sürmüş, bu arayış uğruna nice bedeller ödemiştir. Felsefi akımlar, ideolojik sistemler ve dini inançlar, her biri insanlığın bu kadim arayışına birer cevap olarak doğmuş, kendi hakikat anlayışlarını sunmuştur. Ancak insan ruhunu en derinden etkileyen, ilahi vahyin aydınlattığı yoldur. Yüce Allah’ın gönderdiği peygamberler, insanlığın en büyük rehberi olmuş, hayatın ve ölümün anlamına dair en saf ve değişmez hakikati sunmuşlardır. İşte bu hakikati en güçlü şekilde hayata geçiren İslam, hem bireyin hem de toplumun kurtuluş reçetesidir.Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve sahabesi, yalnızca imanlarında derinleşmekle kalmamış, İslam’ın getirdiği adalet, ahlak ve kardeşlik ilkelerini tüm bir topluma yayarak tarihin seyrini değiştirmiştir. Onların yaşadığı İslam, ne sadece bireysel bir ibadetler bütünüydü ne de soyut bir inanç sistemi; o, insan ruhunu ve toplumu kökten dönüştüren bir nurdu. Bugün, modern dünyanın gölgesi altında, bu nurdan uzaklaşmış bir haldeyiz. Sekülerleşmenin, materyalizmin ve batıl ideolojilerin pençesinde boğuşan bir dünyada, Resulullah’ın (s.a.v.) yaşadığı saf İslam’a duyulan ihtiyaç her zamankinden daha büyük.Çağlar boyu İslam dünyasında farklı düşünce akımları, Peygamberimiz’in (s.a.v.) getirdiği bu saf dini anlamaya ve yeniden canlandırmaya çalışmıştır. İçinde yetiştikleri çağın getirdiği zorluklar ve değişen dünya düzeni, Müslümanları bu hakikat arayışında farklı yollar izlemeye sevk etmiştir. Bir akım, İslam’ın özüne dönmeyi ve sahabenin yaşadığı saf dini yeniden canlandırmayı savunurken, diğeri bu hakikatin muasır dünyanın koşullarına uygun bir şekilde yeniden yorumlanması gerektiğini dile getirmiş, bir diğeri Peygamber’in (s.a.v.) ve sahabelerin yaşamlarını örnek alarak, onların manevi derinliklerine erişmeye çalışmış, öteki Peygamber’in (s.a.v.) ve sahabelerin İslam’ı bir medeniyet projesi olarak hayata geçirdiğine inanmış ve meselerleri daha çok sosyal ve politik bir perspektiften ele almıştır.Ancak, asıl hakikat birdir ve değişmez: Peygamberimiz’in (s.a.v.) ve sahabelerinin yaşadığı İslam, bu hakikatin en berrak halidir. Bizler, Müslümanlar olarak, Peygamberimizin yolunu takip etmek ve bu hakikati yeniden diriltmekle sorumluyuz. Bugün dünya, tıpkı cahiliye dönemindeki gibi, derin bir karanlığa gömülmüş durumda. Ancak, Peygamberimiz’in (s.a.v.) getirdiği mesajın karanlığı yarması gibi, bu saf hakikat bugünkü karanlığı da yarabilir.Ne yazık ki, modern dünyanın getirdiği fitneler, hakikati bulanıklaştırmakta, Müslüman toplumları özlerinden uzaklaştırmaktadır. Fakat unutulmamalıdır ki, İslam’ın saf hali, Resulullah’ın (s.a.v.) yaşadığı şekilde yeniden canlandırılabilir. Bugün bize düşen en büyük görev, bu hakikati yalnızca kendi hayatlarımızda yaşamak değil, tüm insanlığa anlatmaktır. Çünkü İslam, sadece bireysel bir inanç değil, toplumsal bir dönüşüm projesidir. Adalet, ahlak ve kardeşlik üzerine kurulu bu sistem, insanlığın kurtuluşu için tek gerçek yoldur.Yayın evimiz, tam da bu amacı gütmektedir. Resulullah’ın (s.a.v.) ve sahabelerinin yaşadığı saf İslam’ı, hurafelerden ve batıldan arındırılmış haliyle insanlara ulaştırmayı, kalplerde ve zihinlerde hakikati yeniden diriltmeyi hedefliyoruz. Bizim için İslam, sadece geçmişin bir mirası değil, bugün ve yarın da insanlığı kurtaracak yegane rehberdir. Yayın evimizde basılan her kitap, bu hakikati arayanlar için bir ışık, bir yol gösterici olarak hazırlanmıştır. Bizler, Peygamberimiz’in (s.a.v.) bıraktığı emaneti nesilden nesile aktarmak ve insanlığı gerçek hakikate davet etmek için buradayız.Bu hakikate olan inancımız tamdır ve biliyoruz ki, Resulullah’ın (s.a.v.) ve sahabelerinin izinden gidenler asla kaybolmazlar. İslam’ın saf hali, modern dünyanın karanlık labirentlerinde kaybolan ruhları aydınlatacak tek gerçek ışıktır. Biz, bu ışığı taşımaya, anlatmaya ve yazmaya kararlıyız. Çünkü biliyoruz ki, Resulullah’ın (s.a.v.) yolundan başka bir yol, hakikati bulmaya yetmeyecektir.